BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS »

19 Haziran 2010 Cumartesi

İnternet

Başlığı internet olarak koydum; ama bu yazı esas itibariyle gelişen teknolojinin hayatımıza kattıkları(!) ile alakalı. Bence televizyon da değil de cep telefonuyla başladı her şey. Mucizevi bir icattı; dolayısıyla da hepimiz bir an önce birer tane edindik. O da yetmedi, aksesuar olarak kullanılmaya başlandı. E tabi öyle olunca modelleri yenilememiz gerekti. Arkadaşlarını ev telefonlarından arayan bir nesil olarak bizim için mobil konuşma yapabilmek zaten yeterince büyük bir lükstü. Hadi onu anladım da SMS denilen mevzu yıllarca iliğimizi emdi, kanımızı kuruttu! İlişkilerimizi yaşama biçimimiz dahi birden değişiverdi, insanlarla yüzyüze gelmeye korkar olduk. O da yetmedi, şimdi bir de e-mail, facebook ve IM çıktı başımıza. Neden mi? Çünkü tam da o esnada internet girdi hayatımıza:

Askere gitmeden benim için tek sevinç kaynağı telefon götüremeyecek olmamdı. Çok da memnun kaldığımı söyleyebilirim. Fakat aynı şeyi internet için söyleyemeyeceğim. İtiraf ediyorum: Ben bir internet bağımlısıyım. Bu yazıyı okuduğunuza göre muhtemelen siz de öylesiniz. İnterneti mobil hayatıma sokmamak için kendime bir akıllı telefon almayı reddettim. Dayanabildiğim yere kadar da bunun mücadelesini vericem. Fakat aynı mücadeleyi evimdeki bilgisayarıma karşı veremiyorum. Rahatsızlığım nette boşa vakit harcadığımdan değil, aksine gelişimime katkısı büyük, inkar edemem. Fakat tam da bu noktada bir şeyleri de yitiriyormuşum gibime geliyor. Ne mi onlar? Adamlar araştırmış, bir de üşenmeyip yazmışlar:

Buyrunuz efendim. (Ben bu link'teki altı çizili her makaleyi başından sonuna kadar okudum. Dayanabildiğiniz yere kadar size de tavsiye ederim.)

Bir de acı gerçeği yüzünüze vuran şöyle bir testimiz var efenim.

P.S. Kendimi şimdiden BBC'nin hazırladığı şu -mutlaka izlenmeli- belgeseldeki abiler gibi hissetmeye başladım. Adamlar 50-60 yaşlarında yahu! Ben şimdiden böyleysem vay halime...