BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS »

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Quotes

Bu blog un atası olan eski blog'umda Quotes başlığı altında başkalarından alıntılara yer verirdim. Fark ettim ki bir süredir unutmuşum yazmayı. Öyleyse kaldığımız yerden devam:

"Bir kez bile şampanya tatmamış, hatta hayatında şampanyayı kadeh içinde bile görmemiş binlerce insan evine boya badana yaptırırken katalogdan bakıp duvarlarının "şampanya rengi" olmasını istiyor. Artık bayrak kırmızısının rengi de "macenta" oldu, leylak rengine hiç utanıp sıkılmadan "lila" diyenler ne çok! Açık kiremit rengi "somon" olalı ne çok zaman geçti. Belki artık çok sıradan ama hiç de "normal" olmayan bir durum bu!"

Haşmet Babaoğlu


28 Mayıs 2010 Cuma

Okan Bayülgen

Sanırım artık bu adamdan bahsetmemizin zamanı geldi. Askerden dönüşümle birlikte beni şaşırtan mevzulardan biri de kendilerini haftada üç gece, ülkenin yüksek rating alan kanallarından birinde, en azı üç saat olmak üzere, canlı programlar yaparken bulmuş olmamdır! Bu bir tür hegemonya değil de nedir söyler misiniz?


Bu iş nasıl oldu da böyle bir hal aldı? Hani hepinize itici geliyodu Okan(!)? Konuklarına ve telefonla katılanlara davranışından, edepsiz tavırlarından, olur olmaz söylemlerinden rahatsız oluyordunuz hani? Neden izlediniz, neden aradınız; hatta neden konuk olarak katıldınız o zaman söyler misiniz? Kendinize söyleyebiliyor musunuz?

Kendi fikrim şu: Şimdiye kadar eski programı Zaga'yı sadece bir kez izlemiş ve yukarıdaki nedenlerden ötürü bir daha lafını dahi ağzıma almamış birisi olarak, şu andan itibaren Okan Bayülgen'e saygı duyuyorum. Neden mi?

Birincisi, gördüm ki adam hala aynı adam, konukları aşağılayan tavırlar, tasvip etmediği bir şey söylendiği anda telefon görüşmelerini kesmeler vb. Çizgisini bozmamış yani.

İkincisi, bahsi geçen hakimiyet nihayetinde somut bir başarıdır. Yani siz onaylasanız da onaylamasanız da... Belki de televizyon tarihimizin gelmiş geçmiş en başarılı adamıyla karşı karşıyayız.

Üçüncüsü, hakkını vermemiz gerekiyo ki bu adam kamera karşısında -mış gibi yapmıyor; yani ne ise o! Bu onu çoğu zaman kaba gösterse de, başarısının anahtarı da bu diye düşünüyorum.

Son olarak da şunu söyleyeyim: Kimsenin günlük hayatında konuşmadığı, konuşmaya dahi cesaret edemediği; hatta birçoğu da tabu ilan edilmiş birçok konuyu bu adam gelin konuşalım diyor adeta programlarında. Yaptığı programların bir emsali daha var mı, peki ya rakibi? Bence yok.

Takipçisi olucam...

P.S. Yeri gelmişken, blog üzerinde yorum yapamadıklarına dair şikayet alıyorum arkadaşlardan. Doğrudur, kirlilik yaratmaması için yorum yapılmasını engelledim arkadaşlar. Fakat her girdim Facebook profilim üzerinde de yayınlanıyor. En azından Facebook kullanıcıları bu yolla katkıda bulunabilirler yorumlarıyla. Diğerleri için özürlerimi sunuyorum.

Edit #1: Bundan yedi ay önce bu adama saygı duyduğumu söylemişim. Ve demişim ki ".....
konukları aşağılayan tavırlar.....". Herkese aynı tavrı sergilemiyodu, kim nasıl davranılmayı hak ediyosa öyle davranıyordu. Belki de hoşuma giden bu olmuştu. Gelgelelim çok önemli bir hususta büyük bir yanılgıya düştüğümü fark ettim. Sonuçta o insanları da programına davet eden oydu ve tüm bunlar tabii ki de rating uğrunaydı. Ve ne yazık ki ben de bu tuzağa düşmüş, bu çirkinliğin bir parçası olmuştum. O günden sonra bir daha izledim mi, hayır; ama fark etmez, o yazıyı kaleme almıştım bir kere!

Fakat bu video'nun bana hissettirdikleri bambaşka oldu. Tamamıyla başka bir yazının konusu olmakla beraber, kendi adıma ne derece üzüldüğümü ve utandığımı ne kadar uğraşsam da tarif etmem zor. Çirkinliğin bu boyutlara varacağını bilemezdim, beni affet Emenike!

P.S. Yaptığın programın seviyesi zaten düşükmüştü Okan, kimse kimseyi daha fazla kandırmasın. Hele sen suçu başkalarına atıp da kendini hiç kandırma!

Edit #2: Konuyla ilgili, sevdiğimiz abimiz Haşmet Babaoğlu'nun yazısı.

Edit #3: Okan Bayülgen programında bir özür(!) mektubu okumuş, yorumunu size bırakıyorum.

MagazineS

Memleketimde yayımlanmakta olan birkaç dergiden bahsetmek için ortalık biraz durulsun diye bekliyorum ne zamandır. Neden mi? Malumunuz kıymetlimiz ROLL'u da dergi mezarlığına yolladıktan sonra, o güzelim ekibin nasıl bir aksiyon alacağı benim için büyük merak konusuydu. Nitekim, gelir gelmez "1+1" adlı yepyeni bir yayınla karşılaştım. Ne mutlu! Uzun ömürler dilerim...


Bir diğeri ise çoğunuzun zaten bildiğini tahmin ettiğim "Bant". Onlar zaten kendilerini kabul ettirdikleri için fazla bir şey söylemicem; ama henüz duymadıysanız bir an önce elinize bir sayısını almanızı şiddetle tavsiye ediyorum. 1 ay boyunca her gün 1 ölçek kullanılması tavsiye olunur, aksi taktirde devreleri yakmak işten değil :)

Sonuncusu ise benim de geç tanıştığım "Karga" isimli mecmua. Yalnız bu güzelim yurdum insanları diğerlerinden farklı olarak dergiyi ücretsiz dağıtıyor ve abonelik sistemine bambaşka bir bakış açısı getiriyorlar: Mecmua kapanınca mı abone olacaksınız? O zaman biz de "Artık çok geç." diye cevap vereceğiz.

Ne dersiniz? Ben öyle sanıyorum ki geç bile kaldık!

P.S. Karga'nın eski sayılarına buradan ulaşabilirsiniz.

21 Mayıs 2010 Cuma

Rakıname

İçerdeyken bir köşeyazısında okumuş ve hasretle anmıştım milli içeceğimizi :)

içmesini bilene
zevk-u sefadır.
içmeyi bilmeyene
cevr-ü cefadır rakı.

bir münasip miktarı
muhabbet anahtarı
kaçırırsan ayarı
can'a ezadır rakı.

ne dert kalır, ne keder,
içeni mes'ut eder.
içebilirsen eğer
ruhu ciladır rakı.

ham ervahsan yanaşma
arif'sen ondan şaşma,
iç ama, haddi aşma
ferahfezadır rakı.

yarattığı ahengi,
ne saz verir ne çengi,
terbiyenin mihengi
dense sezadır rakı.

beyaz peynir, domates,
yanına bir kavun kes,
çiğ köfteyle ne enfes
bir iptiladır rakı.

biraz tuzlu leblebi,
kadehin billur leb'i,
dudakları öpmeli,
yoksa hebadır rakı.

ehli kemal olana
zevkle hem'hal olana,
sohbette tad bulana,
yar'ı vefadır rakı.

misten ala kokusu,
ana sütü gibi su,
şu ki sözün doğrusu
müstesna ma'dır rakı.

dost bezminde sohbette
neşe-i muhabbette
her manevi lezzete
bir vasıtadır rakı.

nükte, cinas anlayan
ahengi-i bezm'e uyan,
içip zırvalamayan,
işte o'nadır rakı.

eşek içince zırlar,
köpek içerse hırlar
kedi içse tırmalar,
insanlar'adır rakı.

al kadehi eline,
dokun gönül teline,
muhabbet alemine,
bir merhabadır rakı.

adabı, erkanı var,
zamanı mekanı var,
kimin ki iz'anı var,
ona şifadır rakı.

gönül dargınlarına,
vefa kırgınlarına,
hayat yorgunlarına,
haza devadır rakı.

mirkelamoğlu der ki:
had bilmezsen eğer ki,
öyle rüsva eder ki,
başa beladır rakı.

Necip Mirkelamoğlu

20 Mayıs 2010 Perşembe

Hoşbulduk...


Her sabah erken kalkmayı
Kız gibi yatak yapmayı
Alelacele traş olmayı
Asker ol da gör arkadaş

Uygun adım yürümeyi
Her gördüğüne selam vermeyi
Çamur içinde sürünmeyi
Asker ol da gör arkadaş

Gece yarısı nöbet tutmayı
Kısa künye vermeyi
Her gün bot boyamayı
Asker ol da gör arkadaş

Yağmur altında ıslanmayı
Nöbette işaretle parolayı
Tüfekle çaprazda durmayı
Asker ol da gör arkadaş

Suyla bulaşık yıkamayı
Kazanlarda yemek yapmayı
Mıntıkada yaprak toplamayı
Asker ol da gör arkadaş

Sabunla çamaşır yıkamayı
Devamlı ot yolmayı
Sıladan uzak olmayı
Asker ol da gör arkadaş

Sabah akşam içtimayı
Bir dağılıp bir toplanmayı
Sabahları spor yapmayı
Asker ol da gör arkadaş

Omuzda tüfek taşımayı
Yürürken marş söylemeyi
Mekik ve şınav nasıl çekilirmiş
Asker ol da gör arkadaş

Düdük sesiyle toplanmayı
Düdük sesiyle dağılmayı
Bir köşede sessizce ağlamayı
Asker ol da gör arkadaş

P.S. Haklı olarak "Bunu sen mi yazdın?" gibisinden sorular geldi. Hayır arkadaşlar ben yazmadım. Oradayken varlığından haberdar olmuştum, sadece biraz düzenledim.